Hakkında
FEHNUR İPEK
1964 Artvin doğumlu olan sanatçı, ilköğrenimini Erzurum, orta öğrenimi Ankara’da tamamlamıştır. Gazi Üniversitesi Resim Bölümü’nden 1984 yılında mezun olan sanatçı Türkiye genelinde değişik il ve ilçelerde resim ve grafik sanatlar öğretmenliği yaptı. 2005 yılında kamudaki görevini tamamlayarak aynı yıllarda Ankara’da kurduğu Büyülü Fırça Sanat Galerisinde resim çalışmalarını sürdürmektedir. Evli ve 2 kızı vardır.
28’si kişisel, 100’den fazla sergiye katılan sanatçının yurtiçi ve yurtdışında farklı koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır.
GÖRSED, BRHD, SEDER, IWS üyesi olan sanatçının hedefi resim sanatındaki değişim ve gelişimleri izleyerek tükenmekte olan doğal güzellikleri resim sanatı aracılığıyla yaşatmak ve bu birikimini öğrencileriyle paylaşıp geleceğe taşımaktır.
KİŞİSEL SERGİLER
2014 Kişisel : Bodrum Sualtı Müzesi Sanat Galerisi
2014 Kişisel : Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi Sergi Salonu
2012 Kişisel : Almanya Münih TAM-OST Sanat galerisi
2012 Kişisel : İsveç Stockholm Dagaborg Sanat galerisi
2011 Kişisel : İstanbul Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi Sergi salonu
2011 Kişisel : Antalya Müzesi Sergi salonu
2011 Kişisel : Ankara Vakıfbank Atakule Sanat Galerisi
2010 Kişisel : Ankara Büyülü Fırça Sanat Galerisi
2009 Kişisel : Muğla Nail Çakırhan Sanat Galerisi
2009 Kişisel : İstanbul Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi
2009 Kişisel : İstanbul T.C Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisi
2009 Kişisel : Ankara 365 AVM Sergi Salonu
2007 Kişisel : Milli Piyango Talih Kuşu Sanat Galerisi
2007 Kişisel : Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Sergi Salonu
2005 Kişisel : Ankara Vakıfbank Genel Müdürlüğü Fuayesi
2005 Kişisel : Ankara Halk Bankası Sanat Galerisi
2004 Kişisel : Antalya Müzesi Sergi Salonu
2004 Kişisel : Ankara Vakıfbank Genel müdürlüğü fuayesi
2004 Kişisel : Ankara Dentaform Sanat Merkezi
2003 Kişisel : Ankara ODTÜ Kütüphane Sergi Salonu
Fehnur İpek Sanatına İzdüşüm
Çoruh’un Coşkunluğunda Fırça Sallamak
Fehnur İpek, güzel sanat eğitimi almış üstüne uzun yıllar sanat eğitimi vermiş bir ressamımız. Şimdilerde kurduğu Büyülü Fırça Sanat Galerisinde çalışmalarını sürdürmekte.
Su: Kimimiz için akan nehir, durgun göl kimimiz için de fırtınalarla kabaran deniz, yaşam kaynağımız. Oysa suluboya ressamları için kağıda fırçayla yazmak gibi, farklı ve zor bir özelliği de var…
Anadolu’yu yurt edinirken ilk göç yollarımızdan birisi, nehrin dağları yararak geçtiği Çoruh Vadisinin çocuklarıyız. Bahar aylarında uzaktaki sevgiliye kavuşmak özlemiyle kızıla çalan azgın sularıyla uçan kuşu kapan nehrin bu coşkulu akışı, yaz mevsiminde sakinleşmiş düşlerin bereketini gösterir geçtiği topraklarda.
Çocukluk ve ilk gençlik ruhumuza nasılda kazınmıştır bu siluet. Nasıl da tutkuya dönüşür toprak ve doğa sevgisi; ressamımızın ruhunda da aynı sevgi tomurcuğunun hiç kapanmadan nereye giderse gitsin orada açmasına izin verdiği bir bağdır.
Eğitimciliği boyunca ve sonraki yıllarda bu öze dönüş sevdasının peşinde yorulmadan yürür. Şimdilerde Çoruh Nehrine gerdanlık niyetine takılan barajların, bu doğal mirası yutmadan kalıcı bir belleğe aktarmanın çabasındadır Fehnur İpek.
İnancın estetiği, vicdanın asaleti-adaleti
Sanatçının doğduğu kültüre karşı sorumluluğudur da köken kültürden beslenmek. Fehnur İpek resmi üzerine yazarken atlanmaması gereken önemli argümanlardan birisidir; öze dönüş, özde varoluş.
Kendisinin de yaşadığı göç kültürünün Anadolu coğrafyasındaki yıkımı, geleceğe ait izler bırakması için adeta zorlar İpek’i. Resminde işlediği Karadeniz’in insan ruhunu dinginliğe eriştiren ahşap evleri ve yeşilin tonları, Kaçkar sıra dağlarının öteki yüzündeki köye yöneliş resimlerinde, yalnızlaşmanın ve nesnenin sahipsizlik duygusunu daha derinden hissettirir.
Ressamımız eğitimci olmanın kazandırdığı deneyimle, resmin doğanın içkin kurallarından bağımsız olamayacağına inanır. Doğanın karşısında ressamın duyduğu heyecan, O’nu düşünsel yaratmaya ve var olanı yeniden yorumlamaya götürür.
Hüzün bahçelerinden geçer gibi olursunuz, güzelin yalnız bırakılmışlığı ve terkedilmişliği karşısında. İnancın estetiği, vicdanın asaleti ve doğaya karşı adil olma, bir tutkuya dönüşür Fehnur İpek’te.
Suyun renklenerek kağıda düştüğü yerde, doyumsuz sıvının mavi dinginliğini hissettim yüreğimde. Kendimden bir şeyler aramaya başladım resimlerinin arasında, geçmiş zamanlarda kalan düşlerimden.
Sanat Anlayışı: Doğanın dili olmalı Sanat
Suya Yolculuk ve Köy, Karadeniz evleri, yakın gelecekte Çoruh Nehrinin azgın sularının altında kalacak olan çocukluk anılarının geçtiği Yusufeli, bölgenin doyumsuz çiçekleri, peyzajları, ölüdoğaları ve yörenin kültürel mirasını belleğine kazımış gibidir.
İzlenimci/empresyonist ressamlarımızdandır. Pitoresk yaklaşımları, resimlerinde doğa-mekan ilişkisinde rastlantısal geçişlere sıkça tanıklık ettirir izleyiciyi.
Bin yıllardır var olan doğanın gerçekliğine, geçici olanı kondurmasının felsefi arka planında, yabanın evcilleştirilmesi ve yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğunu izleyiciye göstermesi yatar.
Naturalizm’in doğaya sadık kalma anlayışından hareketle ölüdoğa- peyzaj çalışmalarında ahengin korunmasına öykünür. Bu yönüyle ressamımız, kaybolan ahengi yeniden kurabileceğimiz biricik yol olarak görür sanatı.
Kurgu-Kompozisyon
Resimlerinde ağırlıklı olarak; el değmemiş doğa, suyun hayat veren görkemi, tarihi yapılar kültürel miras eserleri ve bütün bunların başında köy yaşamını işler. Anadolu’nun, çelişkili görüntülerinin ve köy bilgeliğinin aynı potada eritildiği bu ender coğrafyada görsel bir geziye çıkarır ressam izleyiciyi.
İpek’in resminde bir köy bilgesinin doğa ve insan sevgisini efsaneleştirdiği sohbetlerinden birisinde bulursunuz kendinizi. Güçlü desen tekniğine çoğunlukla sıcak renklerle yarattığı yumuşak geçişler ve kompozisyonlarını besleyen kadınsı argümanlar eşlik eder.
Gözlemlediği doğa kesitlerinin kendisinde uyandırdığı izlenimleri lirik bir anlatım tarzıyla resmeder.
Resim çalışmalarında çizim üzerine boyama yapmak yerine fırça darbeleriyle fotografik gerçeklikte eserler çıkarır ortaya.
Suluboya’da Pastel İzlenimi Yaratmak;Teknik ve Renk Anlayışı
Resim sanatı açısında suluboyanın zorluğunun bilinciyle kendi içerisindeki farklı teknikleri dikkate alarak çalışır İpek.
Özellikle karakalem çizimlerde suluboyanın şeffaflığının bu izleri göstereceği gerçeği ressamların korkulu rüyasıdır. Fehnur İpek bu kaygılardan uzaktır. Çünkü suluboyanın şeffaflığının bilinciyle kurgusunu direkt zemin üzerine fırçasıyla uyarlamayı yeğler.
Bu teknik, soyut kurgulamalarda veya somuta yakın gerçeklikteki figüratif kompozisyonlarda uygulanabilir görülmekle birlikte, fotografik/hiperrealist çalışmalarda ciddi yetkinlik ister.
Suluboya hata kabul etmediğinden ressamın sonuna geldiği çalışmayı bir fırça darbesiyle çöpe atmak durumunda bırakabilir. Bu yanıyla da heyecan vericidir. ‘An ve ressam’ ikisi de dikbaşlı olmak ve kalmak durumundadır.
Kaçkarların Eteğinde Çiçeklerle Bezenmek,
Aşkın ve sevginin fantastik anlatım hali olan çiçekler, resim sanatının vazgeçilmez konularından birisi olarak gelmiştir günümüze..
Fehnur İpek’in canlı renklerle resme aktardığı çiçeklerini seyrederken, ressam-şair üstat İlhan Berk’in sevdiğim bir mısrası döküldü dilimden
“Seni düşündükçe gül dikiyorum ellerimin değdiği yere..”
Ressamın doğduğu topraklarda rengarenk çiçeklerin tomurcuklandığı bahçelerden geçersiniz. Fehnur İpek, Çoruh Vadisi’nden Ege’nin öte yakasına uzandığı her yerde kendi çiçek bahçesini yaratmasını bilmiş ressamlarımızdan.
Suluboya tekniğinin saydamlığında kağıda işlediği onlarca farklı çiçek çalışmalarında doğaçlamalarla özgün kompozisyonlar yaratmış. Mekandan bağımsız olan bu çalışmaları, bir volkandan fışkıran ateşin sıcaklığını hissettirir izleyiciye.
Boşalan Köyler Kaotik Kentler; Göç ve Duygu
Anadolu iç ve dış göçlerle küçük yerleşim alanlarındaki gücünü yavaş yavaş kaybediyor. Bir zamanlar toplumsal gelişmeye katkı veren köylerin bir çoğu şimdilerde ıssız ve terk edilmiş.Ressamın duygu yükü ise kentlerin kaotik akışında yok olmadan ayakta duruyor.
Eğitimci bir aydın olarak Fehnur İpek’in bu önlenemez gidişe sessiz kalması düşünülemezdi. Nihayet onun sanatında özellikle kendini, yöresini ve toplumsal belleği sorgulamasının asıl nedeni budur. Bir farkındalık yaratmak ve aidiyet hissettiğimiz doğanın yaşayarak korunması bilincinin oluşmasına resimleriyle katkıda bulunmak.Geçmişten günümüze atalarının ayak izlerinin sular altında törpülenerek yok olacağını düşünür.
Fehnur İpek’i fırçasıyla tanıdık nesnelere dokunurken görürseniz, özlemlerinin tükenmek bilmeyen sonsuz yolculuğuna eşlik ederken bulursunuz kendinizi!